25 Temmuz 2015 Cumartesi
Organ Mafyası Nasıl İnsan Avlıyor!
Yaşanmış bir öykü...
Bir genç cumartesi gecesi bir partiye gidiyor. Çok eğleniyor, birkaç bira içiyor. Partiden tanıştığı bir kız ondan çok etkilenmiş görünüyor ve onu başka bir partiye davet ediyor. Hemen kabul ediyor ve diğer partinin gerçekleştiği yerde birkaç bira daha içiyor ve daha sonra anlaşıldığı üzere birileri buna uyuşturucu veriyor.
Daha sonra bu genç uyandığında içi buzla doldurulmuş bir küvette Çırılçıplak olduğunu anlıyor. Hala içkinin etkisinde olduğunu hissediyor ve etrafına baktığında yalnız olduğunu anlıyor, etrafına bakıyor göğsünde rujla yazılmış bir kağıt olduğunu fark ediyor. Kağıtta şöyle yazıyor:
- 112'yi ara yoksa öleceksin!
Küvetin yakınında bir telefon görüyor ve hemen 112'yi arıyor. Ama nerede olduğunu, ne içtiğini, kimlerle olduğunu bilmediğini söylüyor. Operatör hemen ona küvetten çıkmasını ve bir aynanın karşısına geçmesini söylüyor. Genç, göğsünde hiçbir anormallik görmüyor ama Operatör sırtına bakmasını söyleyince, sırtında 2 tane büyük yarık olduğunu fark ediyor. Bunun üzerine operatör, onun tekrar buz dolu küvete dönmesini ve orada ambulansı beklemesini söylüyor. Hastanede yapılan incelemeden sonra, onun 2 Böbreğinin çalınmış olduğu anlaşılıyor. Her bir böbrek karaborsada 10.000 Dolar ediyor. Daha sonra anlaşıldığına göre:
2. parti tamamen sahte, bu işe karışan insanların çok iyi tıbbi bilgileri var ve verilen uyuşturucu eğlence amacını içermiyor. Şu anda bu genç hastanede, onu yaşamda tutan bir alete bağlanmış durumda ve hala dokularına uygun bir böbrek bekliyor. Mafya profesyonellerle çalışıyor. Büyük şehirlerde aktif durumda böyle çok grup olduğu biliniyor. New Orleans, New York ve bir söylentiye göre İstanbul ve Ankara'da da faaliyet gösteriyor. Bu mafya çok iyi örgütlenmiş ve finanse edilmiş. 112 bu suçu artık tanıdığından dolayı, kişileri hemen aynaya yönlendirerek, olayın boyutunu anlamaya çalışıyor.
Lütfen bu hikayeyi tanıdığınız herkese anlatınız. Bu herkesin başına gelebilir...
Hukuk Fakültesinde okuyan bir arkadaşımdan dün bir çay muhabbeti esnasında bunu dinledim. Sultanahmet civarında bir çay bahçesinde oturuyormuş, bir çay söylemiş. Yan masaya iki adam oturmuş ve onlar da çay söylemişler. Çaylar gelmiş, çayı 2 adama uzatan garsona, adamlar 'yok' demişler, 'delikanlıya ver', daha önce geldi kendisi' Delikanlıyla 'yok, siz için' vs. gibisinden ufak şakalaşmalar olmuş. Çaylar yudumlanırken 2 adam yemekte oldukları bisküvilerden delikanlıya uzatıp 'buyurun, alın' demişler. Delikanlı da kıramamış ve birkaç tane alıp yemiş. Daha sonra otobüsüne binmek için oradan kalkmış. Otobüse bineceği sırada uykusu gelmeye başlamış, etrafına baktığında çay bahçesindeki adamların kendisini izlediğini fark etmiş ve telaşa kapılmış. Çoğu kimsenin bildiği, Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden birinin de anlattığı bir 911 vak'ası aklına gelmiş.
Her neyse... Hemen kendisini alması için arkadaşına telefon etmiş. Arkadaşı gelmiş ve hastaneye gitmişler. Doktorun sözleri:
Eğer eve gitmiş olsaydın bir daha uyanamazdın! Çünkü sana verilen uyku ilacı dozajı öldürücü düzeyde!
Psikolog Emel Kalınkılıç
NOT: Kendinizi, sevdiklerinizi, yakınlarınızı düşünün!
Olacak şey değil demeyin, okuyun ve tanıdıklarınıza da anlatın.
Bir genç deniz kenarında, bankta yorgunluğunu atmak için oturmaktadır. Bir müddet tek başına oturduktan sonra 20–22 yaşlarında başka bir genç yanına gelerek bankın diğer ucuna oturur. 2-3 dakika sonra bu gencin arkadaşları olduğu anlaşılan iki arkadaşı daha gelir ellerinde 3 bardak çayla...
Gençler birer bardak kendileri alırlar ve 3.bardağı daha önceden gelip oturmakta olan diğer arkadaşlarına ikram ederler.. Fakat yoğun ısrarlara rağmen arkadaşlarına çayı sevmediğini zaten bildiklerini, bu yüzden de o çayı boşa aldıklarını söyleyerek reddeder... O zamana kadar hiç bir diyaloğa girmedikleri arkadaşıma dönerek:
- Ya hocam bu çayı aldık ama arkadaş içmeyecek... bari sen iç de israf olmasın, derler..
İlk başta reddetse de ısrarlara dayanamayıp çayı alır ve içmeye baslar..
Bu arada 3'lü, ne kadar yan yana olsalar da arkadaşımdan bağımsız olarak koyu bir sohbete dalmıştır. Çayın sonlarına doğru baş dönmesi hissetmeye başlar, tabii o an anlar başına bir bela aldığını. Üçü ise sohbetlerine bununla ilgilenmeden hala devam etmektedirler. Baş dönmesi ve halsizlikle olduğu yerde durmaktadır. Bir an kendine gelip bunlardan uzaklaşması gerektiğini düşünerek ayağa kalkar ve biraz ilerde ki otobüs durağına zorda olsa varır. Fakat 3'lü de bununla birlikte harekete geçmiş ve durağa gelmiştir... Otobüse binip koltuğa oturduğunda üçü de otobüse binip bunu rahatça görebilecekleri bir yere oturur. Fakat bu arada artık neredeyse bilincini kaybetmek üzeredir. Büyük bir gayretle cep telefonunu çıkarıp arkadaşını arar, başına böyle bir iş geldiğini, o an otobüste olduğunu, falanca durakta ineceğini söyler...
Durağa geldiğinde iner ve arkadaşının kucağına bayılır. Arkadaşı ise bununla beraber inen 3'lüden şüphelenir. O an orada devriyede bulunan polise durumu bildirir. Birlikte hemen bir taksiye binip hastaneye giderler. Acilde doktorlar imdada yetişir ve arkadaşının yanına gelerek:
- Arkadaşın intihar mı etti? diye sorar. Neden böyle bir şey sorduğunu sorar doktora. Doktor;
- Aşırı dozda ilaç almış. Gecikseydiniz kurtaramayabilirdik diye cevap verir...
İşin daha ilginci ve can alıcı noktasıysa bunların yakalanamaması bu 3'lünün organ mafyası çetelerinden olduğu anlaşılır. Yani hala ortalıklarda geziniyorlar. İzmit depreminde ölülere musallat olan organ mafyaları, işi daha da ileri götürerek canlı insanların peşine düşmektedir...
Bu yaşanmış bir olay...
Labels:
Bilgilendirici Yazılar,
Kısa Yazılar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Lütfen paylaşım hakkında görüşünüzü bizimle paylaşın.